Sağlıklı bireyler huzurlu ve mutlu aile ortamlarında yetişirler. Çocuğunuzun sağlıklı, mutlu ve yaşamı süresince başarılı birey olması için siz de çocuğunuzdan sevginizi esirgemeyin.
Yaşamı süresince bazı dönemlerde her çocuk annesi ya da babasının kendisini sevmediğini düşünür. Açıkçası en yıkıcı düşünce de sevgisizliktir. Mutlu veya mutsuz geçirilen çocukluk dönemi sizin, çok değer verdiğiniz yavrunuzun bütün hayatını olumlu ya da olumsuz etkileyecektir.
Neredeyse tüm ebeveynler çocuklarını çok sevdiklerini ve ne yapıyorlarsa onların iyiliği için yaptıklarını söylerler. Oysa çocuk eğitiminde öyle yanlışlar yapılıyor ki, üstelik telafisi olmayan ve zaman zaman da olumsuz geri dönüşleriyle karşılaşılan yanlışlar. Kimse mükemmel değildir, ancak öğrenmenin de sınırı yoktur. Anne-baba olmadan önce mutlaka bir takım bilgilerin edinilmesi ile bebek sahibi olmaya daha doğrusu çocuk yetiştirmeye hazırlayabilirsiniz kendinizi.
Diğer taraftan sevgi duygusuna sahip olma ve gösterme şekli tüm yaşamımız süresince ilişkilerimizde gereklilik değil midir…Onay sözleri:
Çocuk eğitiminde en belirgin yanlışlardan birisi, çocuğun başarısızlığı karşısında eleştirme girişimidir. Oysa gösterilen bu tavır, çocuğun ileriki yaşamında olumsuzlukların temellerini oluşturur. Eleştirilerde yapıcı yaklaşımlar olması gerektiği gibi, her doğru için de övgüyü unutmamalısınız. Gün içerisinde en az iki defa övgü ile karşılaştığında başarıya daha hızlı yöneldiğini görebilirsiniz.
Nitelikli beraberlik:
Çocuğunuzla ilgilenirken ona ayırdığınız vakitleri nitelikli değerlendirmeye özen göstermelisiniz. Çocuğunuzun beslenmesi ne kadar önemliyse kişisel gelişimini de sağlıklı tamamlayabilmesi için önceliğiniz çocuğunuza yönelik olmalı, onun seviyesine inmelisiniz. İlgi alanları sizden farklı olabilir, kurduğunuz yakınlık ile onu tanımaya ve her yönünü anlamaya çalışmalısınız.
Armağan alma:
Çocuğu hediyelere boğmak son derece yanlıştır hem de zamanla hiç bir anlamı kalmayacaktır. Sevginizi gösterebilmenin en iyi yolu gerektiğinde ve özel seçilmiş hediyeler almak olmalıdır. “Seni seviyorum, o yüzden sana özel bir hediye aldım” tarzındaki olumlu yaklaşımlarınız çocuğunuzun sevgi ihtiyacını karşılamaya yardımcı olacaktır.
Hizmet davranışları:
Ebeveynler doğal olarak sürekli çocuğa hizmet tutumundadırlar. Zaman zaman yalnızca çocuğunuza özel işler de yapılmalı. Yetişkinlerin sıkıcı olduğunu düşündükleri işler çocuklar için çok özeldir. Bu anlamda kendinizi geliştirme çabaları göstermeli ve akademik ya da mekanik yeni beceriler edinmelisiniz.
Fiziksel temas:
Çocuğa dokunma ve öpme hatta kucağa alma en iyi sevgi gösterisidir. Her çocuğun yaşı ve huyları gereği sevgi dili farklıdır, bu yüzden özel yaklaşımlarınız olmalı. Yaşları ilerledikçe fiziksel temas konusunda ise duyarlılık gösterilmeli.
Sevginizi Çocuğunuza Gösterin
Gönderen
MEHTAP KAYA
on 11 Ocak 2010 Pazartesi
Etiketler:
anne ve çocuk
/
Comments: (0)
Kıvanç Tatlıtuğ Türkiye Güzeline Aşık
Kıvanç Tatlıtuğ, gönlünü 2009 Türkiye Güzeli Ebru Şam'a kaptırdı. Şam ile komşusunun partisinde tanışan Tatlıtuğ yeni yıla yeni aşkıyla girdi.
Kanal D'nın reyting rekortmeni dizisi Aşk-ı Memnu nun yıldızı Kıvanç Tatlıtuğ (27) özel hayatıyla da gündemden düşmüyor. Son olarak Meltem Cumbul ile ilişkisini 3 ay önce bitiren Tatlıtuğ şimdilerde yeni bir aşka yelken açtı.
Çiftin tanışma hikayesi şöyle: Ulus'da Gökhan isimli üst kat komşusunun evinde verdiği yılbaşı partisine
katılan Tatlıtuğ, manken arkadaşlarıyla geceye katılan Ebru Şam'ı görür görmez etkilendi. O gece sabahın ilk ışıklarına kadar sohbet ettiği Şam'ın telefon numarasını almayı ihmal etmedi. Başbaşa ilk buluşma ise yeni yılın ertesi günü Nişantaşı'ndaki bir restorant da gerçekleşti. Birbirlerini henüz tanıma aşamasında olan çiftin ilişkilerini şimdilik gizlemeyi tercih ettiği öne sürüldü.Almanya'da yaşayan Ebru Şam kraliçelik tacını taktıktan sonra Murat isimli sevgilisini terk edip Türkiye'ye yerleşmeye karar verdi. Oyunculuğa da merak saran Şam, Adanalı dizisine Komiser Esra rolüyle dahil oldu.
Hamilelerin Uyması Gereken Genel Kurallar
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
hamile kadın
/
Comments: (0)
# Özel bir sakınca yoksa gebelik normal yaşantınızı etkilemez.Normal yaşantınızı sürdürün.
# Düzenli olarak gebelik kontrollerinizi yaptırın.
# Doktora danışmadan ilaç kullanmayın.
# İlk üç ay içinde röntgen çektirmeyin,röntgen çekilen alanlarda durmayın.
# Ateşli ve döküntülü hastalardan uzak durun.
# Kan grubunuzu mutlaka öğrenin.
# Tetanoz aşınızı yaptırın.
# Meme bakımınıza gebelikte başlayın.
# Alkol ve sigara içmeyin.
# Beslenmenize dikkat edin.
# Diş bakımına önem verin.
# Geceleri en az sekiz saat uyuyun.
# Rahat,geniş ve doğal giysiler kullanın.
# Sık sık banyo yapın.
# Cinsel organ temizliğine dikkat edin.
# Uzun yolculuklardan kaçının.
# Çok ağır iş yapmayın.
# Yürüyüş ve hareket yapın.
# Doğumunuzu bir sağlık kuruluşunda yapın.
# Düzenli olarak gebelik kontrollerinizi yaptırın.
# Doktora danışmadan ilaç kullanmayın.
# İlk üç ay içinde röntgen çektirmeyin,röntgen çekilen alanlarda durmayın.
# Ateşli ve döküntülü hastalardan uzak durun.
# Kan grubunuzu mutlaka öğrenin.
# Tetanoz aşınızı yaptırın.
# Meme bakımınıza gebelikte başlayın.
# Alkol ve sigara içmeyin.
# Beslenmenize dikkat edin.
# Diş bakımına önem verin.
# Geceleri en az sekiz saat uyuyun.
# Rahat,geniş ve doğal giysiler kullanın.
# Sık sık banyo yapın.
# Cinsel organ temizliğine dikkat edin.
# Uzun yolculuklardan kaçının.
# Çok ağır iş yapmayın.
# Yürüyüş ve hareket yapın.
# Doğumunuzu bir sağlık kuruluşunda yapın.
Tığ İşi Örgü Çanta Modeli
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
örgü modelleri
/
Comments: (0)
Kahve tonlarına her zaman bayılıyorum.Annem ise bu konuda bana oldukça kızıyor.Gençsin kızım çiçekli allı dallı güllü cıvıl cıvıl renkler varken ne buluyorsun bu koyu renklerde ben bile bu yaşta rengarek giyiniyorum diye söylenip duruyor her zaman.Ama asla vazgeçemiyorum bu tonlardan.Neyse efendim gelelim çantamıza.Çantamız görüldüğü üzere çok kolay bir model.Tığ işi olarak yapacağınız bu örgü çantayı süet parçalarından askı yapıp tamamlıyorsunuz ve karşınıza işte böyle şık bir çanta çıkıveriyor.
Elmalı Ve Cevizli Bebek Tatlısı Tarifi
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
bebek mamaları
/
Comments: (0)
5 adet elma
1,5 su bardağı toz şeker
1 çay bardağı çekilmiş ceviz içi
4 adet kuru kayısı
1 adet havuç
1 yemek kaşığı pudra şekeri
1 tatlı kaşığı tarçın
Hazırlanışı,
Elmaların tepelerini kesip içlerini oyun.
Yayvan bir tencereye elmaları dizip üzerine toz şeker serpin.
Üzerini geçecek kadar su ilave edip yumuşayıncaya kadar pişirin.
Pişen elmaları süzüp soğuması için kenarda bekletin.
Havucun kabuklarını soyup rendeleyin.
Küçük boy bir tavaya havuç, elma içi ve pudra şekerini alın.
Suyunu çekene kadar kısık ateşte pişirin.
Pişen harcı soğuması için kenarda bekletin.
Kayısıları küp şeklinde doğrayın.
Kâsede havuçlu harç, kayısı, ceviz ve tarçını karıştırın.
Karışımı elmaların içine doldurun.
Elma tatlısını servis tabağına alıp buzdolabında yarım saat bekletin.
Yanında bal ile servis yapabilirsiniz.
Afiyet olsun.
Tahinli Yıldız Kurabiye Tarifi
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
yemek tarifi
/
Comments: (0)
250 gr tereyağı
1 su bardağı tozşeker
1 su bardağı tahin
1 paket vanilya
1 yumurtanın sarısı
1 çay kaşığı toz zencefil
1 çay kaşığı toz tarçın
1 çay kaşığı karbonat
½ su bardağı çekilmiş fındık
4 su bardağı un
Hazırlanışı:
1- Oda sıcaklığında yumuşamış yağ, tozşeker, yumurta ve tahin birlikte yoğrulur.
2- Fındık, karbonat, vanilya, tarçın, zencefil ilave edilir.
3- Un azar azar karışıma dökülürken yoğurmaya devam edilir. Ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edilir.
4- Mutfak tezgahı hafifçe unlanır. Merdane yardımıyla, hamur 1 cm kalınlığında açılır. Yıldız kalıpları yardımıyla kurabiyeler oluşturulur.
5- Fırın kağıdı tepsiye serilir. Kurabiyeler aralıklarla yerleştirilir. 175 derecede ısıtılmış fırında, 20 dakika pişirilir. Soğuduktan sonra servise hazırdır. Üstlerini dileğiniz gibi süsleyebilirsiniz.
Afiyet olsun!
Güzel Tatlarla Akşam Menüsü
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
yemek tarifi
/
Comments: (0)
Soğuk Buğday Çorbası (4 kişilik)
Malzemeler:
Aşurelik Buğday 2 su bardağı
Yoğurt 4 su bardağı
Su 4 su bardağı
Yumurta 1 adet
Taze Fesleğen 10- 12 yaprak
Yudum Mısır Yağı 1 yemek kaşığı
Tuz
Yapılışı: Buğdayları bir gece önceden ıslatın, ertesi gün yumuşayıncaya kadar haşlayın. Yoğurt ve suyu çırparak ayran yapın ve içine yumurtayı ekleyin. Haşlanmış buğdayın üzerine ayranı yavaş yavaş dökün. Ocağa koyun orta hararette kaynayıncaya kadar karıştırın. Kaynayınca altını kısın, 5-10 dakika daha pişirin. Soğuyunca ince doğranmış fesleğenleri ekleyin. Tuzunu koyun, üzerine yağ gezdirin ve servis yaparken fesleğen yaprağıyla süsleyin.
Lorlu ve Kabaklı Gül Böreği (Tahinli Yoğurt Sos İle) (4 kişilik)
Malzemeler:
Yufka 2 adet
Yumurta 1 adet
Yudum Mısır Yağı 1/2 su bardağı
Süt 1/2 su bardağı
Lor peyniri 350 gr
Kabak 2 adet
Tuz
Karabiber
Sos için:
Tahin 1 kahve fincanı
Yoğurt 1 su bardağı
Yudum Mısır Yağı 1 tatlı kaşığı
Yapılışı: Kabağı rendeleyin, loru kabakla karıştırın, tuz ve biber ekleyin. Ayrı bir kapta yumurta, süt ve Yudum Mısır Yağı’nı iyice çırparak karıştırın. Yufkaları ortadan ikiye keserek dört adet yarım ay elde edin. Yarım ayların düz tarafı size gelecek şekilde masaya koyun. Yufkanın her tarafına sıvı karışımdan sürün, düz kenar boyunca kabaklı lorlu karışımdan koyun ve rulo halinde sarın. Rulo yufkanın bir ucundan tutarak sarmal şeklinde döndürüp gül haline getirin. Yağladığınız tepsiye börekleri dizin, 175 derecede ısıtılmış fırında, böreklerin üzeri altın sarısı olana kadar pişirin. Sos için tahin, Yudum Mısır Yağı ve yoğurdu birbirine yedirerek karıştırın. Böreğin üzerine sürün veya yanında servis yapın.
Sarımsaklı Yahni (4 kişilik)
Malzemeler:
Soğan, halka doğranmış 200 gr
Yudum Mısır Yağı 2 çorba kaşığı
Kuzu eti, 2-3 cm küp şeklinde doğranmış 800 gr
Sarımsak, soyulmuş 30 diş
Üzüm sirkesi 2 çorba kaşığı
Karabiber ½ çay kaşığı
Kimyon ½ çay kaşığı
Tuz
Yapılışı: Tencerenin dibine kuzu etlerinin yarısını koyup üzerine bir kat sarımsak dizin ve geri kalan etleri de ekleyin. Ayrı bir kapta Yudum Mısır Yağı’nda pembeleştirdiğiniz soğanlara sirke, karabiber, kimyon ekleyin, tencereye ilave edin. Etin üzerini geçecek kadar su koyun. Kaynamaya başladıktan sonra altını kısın. Etler yumuşayıncaya kadar pişirin. Tuzunu ekleyip, servis edin.
Malzemeler:
Aşurelik Buğday 2 su bardağı
Yoğurt 4 su bardağı
Su 4 su bardağı
Yumurta 1 adet
Taze Fesleğen 10- 12 yaprak
Yudum Mısır Yağı 1 yemek kaşığı
Tuz
Yapılışı: Buğdayları bir gece önceden ıslatın, ertesi gün yumuşayıncaya kadar haşlayın. Yoğurt ve suyu çırparak ayran yapın ve içine yumurtayı ekleyin. Haşlanmış buğdayın üzerine ayranı yavaş yavaş dökün. Ocağa koyun orta hararette kaynayıncaya kadar karıştırın. Kaynayınca altını kısın, 5-10 dakika daha pişirin. Soğuyunca ince doğranmış fesleğenleri ekleyin. Tuzunu koyun, üzerine yağ gezdirin ve servis yaparken fesleğen yaprağıyla süsleyin.
Lorlu ve Kabaklı Gül Böreği (Tahinli Yoğurt Sos İle) (4 kişilik)
Malzemeler:
Yufka 2 adet
Yumurta 1 adet
Yudum Mısır Yağı 1/2 su bardağı
Süt 1/2 su bardağı
Lor peyniri 350 gr
Kabak 2 adet
Tuz
Karabiber
Sos için:
Tahin 1 kahve fincanı
Yoğurt 1 su bardağı
Yudum Mısır Yağı 1 tatlı kaşığı
Yapılışı: Kabağı rendeleyin, loru kabakla karıştırın, tuz ve biber ekleyin. Ayrı bir kapta yumurta, süt ve Yudum Mısır Yağı’nı iyice çırparak karıştırın. Yufkaları ortadan ikiye keserek dört adet yarım ay elde edin. Yarım ayların düz tarafı size gelecek şekilde masaya koyun. Yufkanın her tarafına sıvı karışımdan sürün, düz kenar boyunca kabaklı lorlu karışımdan koyun ve rulo halinde sarın. Rulo yufkanın bir ucundan tutarak sarmal şeklinde döndürüp gül haline getirin. Yağladığınız tepsiye börekleri dizin, 175 derecede ısıtılmış fırında, böreklerin üzeri altın sarısı olana kadar pişirin. Sos için tahin, Yudum Mısır Yağı ve yoğurdu birbirine yedirerek karıştırın. Böreğin üzerine sürün veya yanında servis yapın.
Sarımsaklı Yahni (4 kişilik)
Malzemeler:
Soğan, halka doğranmış 200 gr
Yudum Mısır Yağı 2 çorba kaşığı
Kuzu eti, 2-3 cm küp şeklinde doğranmış 800 gr
Sarımsak, soyulmuş 30 diş
Üzüm sirkesi 2 çorba kaşığı
Karabiber ½ çay kaşığı
Kimyon ½ çay kaşığı
Tuz
Yapılışı: Tencerenin dibine kuzu etlerinin yarısını koyup üzerine bir kat sarımsak dizin ve geri kalan etleri de ekleyin. Ayrı bir kapta Yudum Mısır Yağı’nda pembeleştirdiğiniz soğanlara sirke, karabiber, kimyon ekleyin, tencereye ilave edin. Etin üzerini geçecek kadar su koyun. Kaynamaya başladıktan sonra altını kısın. Etler yumuşayıncaya kadar pişirin. Tuzunu ekleyip, servis edin.
Genç Ve Sağlıklı Kalmak İçin Beslenme Ne Kadar Önemli
Yaşlanma sürecinde kalıtım, çevresel faktörler ve yaşam şekli önemli rol oynuyor. Çevresel faktörler ve yaşam şekli bu sürecin neredeyse yüzde 70’ini etkiliyor.
Bunun oldukça yüksek bir oran olduğunu söyleyen Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzman Diyetisyen Tuğçe Aytulu, “kalıtımsal özellikleri henüz kontrol edemediğimize göre çevresel faktörleri ve yaşam tarzını kontrol ederek genç kalmayı veya sağlıklı yaşlanmayı sağlamak mümkün olabilir” diyor.
Buradaki en önemli kontrol basamaklarından birinin beslenme davranışı olduğunu vurgulayan Aytulu şöyle devam ediyor:
VİTAMİN VE MİNERALLERİN ROLÜ ÖNEMLİ
Beslenmenin çeşitlendirilmesi, tek gıdaya yönelmemek gibi beslenme davranışları vitamin ve minerallerin yeterli alınabilmesi için önemlidir. Eğer bazı gıda grupları uzun süreli olarak tüketilmiyorsa, bu gıdaların içerdiği bazı vitamin ve mineraller yeterli alınmıyor demektir. Örneğin; süt ve süt ürünleri içinde yer alan peynir, yoğurt, ayran, dondurma, sütlü tatlılar gibi gıdaların hiçbiri uzun süredir tüketilmiyorsa kalsiyum minerali yönünden eksik besleniliyor demektir. Bu durumda kalsiyum yerine getirmesi gereken görevlerini yapamayacak ve metabolizmada bazı eksiklikler oluşacaktır.
Araştırmalar bazı vitaminlerin yaşlanma sürecini yavaşlattığını ve yaşam kalitesini artırdığını gösteriyor. Antioksidan olarak adlandırdığımız bu öğeler hücrelere serbest radikallerin zarar vermesine engel olurlar. Her insanın vücudu ve her hücre serbest radikallerle karşı karşıya kalabilir ve bu maddeler hücrenin zarar görmesine neden olur. Bu durum hastalıklara yakalanma riskini arttıracak ve erken yaşlanmaya sebep olacaktır.
Bu nedenle gıdalarla yeterince antioksidan almak veya gıdalarla karşılanamadığı durumlarda destek ürünlerle eksiklikleri karşılamak yaşlanmaya ve hastalıklara karşı koruyucu olacaktır. Ancak bu ürünlerin gereksiz yere veya fazla kullanımının da ters etkilerinin olabileceğini hatırlatmak gerekir. Antioksidan etki gösteren vitaminlerin içinde A, C ve E vitaminleri yer alır.
A vitamininin en iyi kaynakları süt, koyu yeşil yapraklı sebzeler, havuç, ıspanak sayılabilir. C vitamini ise en çok turunçgiller, çilek, brokoli, lahana, maydonoz ve birçok meyve ve sebzede bulunur. E vitamini kaynakları ise bitkisel yağlar, ceviz, fındık, badem gibi kuruyemişlerdir.
Antioksidan ihtiyacını karşılamak için pratik olarak her gün 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. Ancak bu sebze ve meyvelerin toplanmasından itibaren kısa süre içinde ve çiğ olarak tüketilmesi antioksidanların etkisinin azalmaması için gereklidir. Beslenmeyle birlikte bu gıdaları alırken aynı zamanda yaşam tarzı değişiklikleri de yapmak gerekiyor. Eğer sigara ve alkol kullanmaya devam ediyor, egzersizi hala hayatınızda bulundurmuyorsanız daha sağlıklı yaşlanmak için yeterince çaba göstermiyorsunuz demektir.
HASTALIKLARDA ETKİLİ BİLEŞENLERİ İÇEREN GIDALAR
Fitoöstrojenler: Soya ürünleri, kurubaklagiller, çekirdekli üzüm
Beta karoten, Likopen: Domates, havuç, ıspanak
Kateşinler: Siyah ve yeşil çay
GENÇ VE SAĞLIKLI KALMAK İÇİN…
Hergün 5 porsiyon meyve ve sebze yiyin. Bunun bir kısmını taze ve çiğ olarak tüketin,Günlük beslenmenizde daha az yağ kullanmak koşuluyla az miktarda badem, ceviz, fındık tüketin. Ancak aşırıya kaçmanız halinde kilo alabileceğinizi unutmayın,Kızartılmış ve kavrulmuş gıdalardan uzak durun,Günde 2-2,5 litre su tüketin,Haftada 2 kez balık tüketmeye çalışın,Rafine edilmiş gıdalar yerine tam tahıl ürünlerini tercih edin. Yani kurubaklagil, tam tahıllı ekmekler, kabuğu soyulmamış pirinç gibi.
Bunun oldukça yüksek bir oran olduğunu söyleyen Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Uzman Diyetisyen Tuğçe Aytulu, “kalıtımsal özellikleri henüz kontrol edemediğimize göre çevresel faktörleri ve yaşam tarzını kontrol ederek genç kalmayı veya sağlıklı yaşlanmayı sağlamak mümkün olabilir” diyor.
Buradaki en önemli kontrol basamaklarından birinin beslenme davranışı olduğunu vurgulayan Aytulu şöyle devam ediyor:
VİTAMİN VE MİNERALLERİN ROLÜ ÖNEMLİ
Beslenmenin çeşitlendirilmesi, tek gıdaya yönelmemek gibi beslenme davranışları vitamin ve minerallerin yeterli alınabilmesi için önemlidir. Eğer bazı gıda grupları uzun süreli olarak tüketilmiyorsa, bu gıdaların içerdiği bazı vitamin ve mineraller yeterli alınmıyor demektir. Örneğin; süt ve süt ürünleri içinde yer alan peynir, yoğurt, ayran, dondurma, sütlü tatlılar gibi gıdaların hiçbiri uzun süredir tüketilmiyorsa kalsiyum minerali yönünden eksik besleniliyor demektir. Bu durumda kalsiyum yerine getirmesi gereken görevlerini yapamayacak ve metabolizmada bazı eksiklikler oluşacaktır.
Araştırmalar bazı vitaminlerin yaşlanma sürecini yavaşlattığını ve yaşam kalitesini artırdığını gösteriyor. Antioksidan olarak adlandırdığımız bu öğeler hücrelere serbest radikallerin zarar vermesine engel olurlar. Her insanın vücudu ve her hücre serbest radikallerle karşı karşıya kalabilir ve bu maddeler hücrenin zarar görmesine neden olur. Bu durum hastalıklara yakalanma riskini arttıracak ve erken yaşlanmaya sebep olacaktır.
Bu nedenle gıdalarla yeterince antioksidan almak veya gıdalarla karşılanamadığı durumlarda destek ürünlerle eksiklikleri karşılamak yaşlanmaya ve hastalıklara karşı koruyucu olacaktır. Ancak bu ürünlerin gereksiz yere veya fazla kullanımının da ters etkilerinin olabileceğini hatırlatmak gerekir. Antioksidan etki gösteren vitaminlerin içinde A, C ve E vitaminleri yer alır.
A vitamininin en iyi kaynakları süt, koyu yeşil yapraklı sebzeler, havuç, ıspanak sayılabilir. C vitamini ise en çok turunçgiller, çilek, brokoli, lahana, maydonoz ve birçok meyve ve sebzede bulunur. E vitamini kaynakları ise bitkisel yağlar, ceviz, fındık, badem gibi kuruyemişlerdir.
Antioksidan ihtiyacını karşılamak için pratik olarak her gün 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. Ancak bu sebze ve meyvelerin toplanmasından itibaren kısa süre içinde ve çiğ olarak tüketilmesi antioksidanların etkisinin azalmaması için gereklidir. Beslenmeyle birlikte bu gıdaları alırken aynı zamanda yaşam tarzı değişiklikleri de yapmak gerekiyor. Eğer sigara ve alkol kullanmaya devam ediyor, egzersizi hala hayatınızda bulundurmuyorsanız daha sağlıklı yaşlanmak için yeterince çaba göstermiyorsunuz demektir.
HASTALIKLARDA ETKİLİ BİLEŞENLERİ İÇEREN GIDALAR
Fitoöstrojenler: Soya ürünleri, kurubaklagiller, çekirdekli üzüm
Beta karoten, Likopen: Domates, havuç, ıspanak
Kateşinler: Siyah ve yeşil çay
GENÇ VE SAĞLIKLI KALMAK İÇİN…
Hergün 5 porsiyon meyve ve sebze yiyin. Bunun bir kısmını taze ve çiğ olarak tüketin,Günlük beslenmenizde daha az yağ kullanmak koşuluyla az miktarda badem, ceviz, fındık tüketin. Ancak aşırıya kaçmanız halinde kilo alabileceğinizi unutmayın,Kızartılmış ve kavrulmuş gıdalardan uzak durun,Günde 2-2,5 litre su tüketin,Haftada 2 kez balık tüketmeye çalışın,Rafine edilmiş gıdalar yerine tam tahıl ürünlerini tercih edin. Yani kurubaklagil, tam tahıllı ekmekler, kabuğu soyulmamış pirinç gibi.
İştahınızı Kesecek Doğal Diyetten Faydalanın
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
alternatif tıp
/
Comments: (0)
İştahı sona erdiren doğal diyet!
Diyet yapmadan diyet yaptıran otlar şimdi zayıflamak isteyenlerin imdadına yetişiyor. Son yıllarda beden olarak ince olma hayatta bir tatmin duygusu haline gelmekten çok, sağlık sorunu oldu. Yer örtüsünü renklendiren tabiata, şimdi güzellik çözümlerinin yanı sıra zayıflama için başvuruluyor. Çünkü şişmanlık global bir halk sağlığı problemi haline geldi… Çiçekleri, yaprakları, tohumları, kökleri ve kabuklarıyla hayatımıza sağlık katan şifalı otlar, kilolu insan için bir çözüm aracı oldu! Doğaya dönüşümün engellenemediği günümüzde, kereviz tohumu, biberiye ve mate yaprağı gibi bazı bitkiler, “doğal diyet” aracı olarak bedeni, aşırı iştaha karşı kontrol altına alıyor.
Diyetlerin işe yaramadığını her diyetten sonra geri alınan kilolar ispatladı. Peki, diyet yapmadan bedene diyet yaptırılabilir mi? Doğal ürün uzmanları ve herbalistler buna “evet” diyor! Artık yazı, kışı kalmadı. O kadar çok insan kilolu olunca, farklı zayıflama çözümleri de her an gündeme geliyor. Çünkü zayıflama, kilo vermek, formda kalmak son dönemin popüler konuları arasında. Bir bakıyorsunuz, her diyet birbirinin benzeri. Bu nedenle zayıflama problemi olanlar için yeni bir çözüm devrede. Bir türlü zayıflayamayanlar bu aralar yeni bir adrese gidiyor. Çünkü son zamanlarda daha da popüler olan bitkisel zayıflama ürünleri ile “Doğal diyet” yapmak mümkün.
En yüksek etkiye sahip bitkiler
“Doğal diyet” sağlayan bu yöntemlerin adresi; Herbalium… Bitkisel zayıflama yöntemlerinin bütün dünyada milyonlarca kullanıcısı var. Bu konuda araştırmalar yapan kurumun müdürü Volkan Kurt, toksinlerin ve yağların süratle dışarı atılmasını sağlayan ve bağırsak faaliyetlerini hızlandıran bitkileri Anadolu’nun doğal ortamlarından getirttiklerini söylüyor. Uzun süredir Herbalium yetkilileri Anadolu’da yerel halktan topladıkları bitkilerin iştah kesenlerini, en dikkatli bir şekilde harmanlamak ve en iyi verimi elde etmek için çalışıyor. İçindeki mineral değerleri de yüksek olan bu bitkiler, bu işlemlerle doğal ve etkili yağ tutucu sonuçlar yaratıyor. Yüzde 100 bitkisel olan bu çözümde, bir çok şifalı bitki çeşidinin yaprak ve tohumları kullanılıyor. Diğer kilo çözümleri ile kıyaslandığında çok daha yüksek etkiye sahip… Zaten Anadolu insanları tarafından geleneksel olarak yenmekte ve değeri bilinmekte olan bitkiler.
Beden yorgun düşmüyor
Şifalı bitkilerin öğütülmüş formu, sağlıklı ve kolayca kilo verme imkanı sunuyor. İçeriğinde yer alan bitkisel karışımlar sayesinde doğal olarak herhangi bir başka diyet uygulamadan zayıflatıyor. Buna “doğal diyet” adını veren firma yetkilileri, “Bedene eziyet ederek zorla aç kalma diye bir durum olmadığını” söylüyorlar. Bitkiler tok tuttuğu için zaten vücut “doğal diyet”e tabi oluyor! Aynı zamanda beden yorgun düşmüyor. Çünkü içeriğindeki vitamin, mineral ve antioksidanlarla sağlıklı bir şekilde kilo verilmesine yardımcı olan bu çözüm. Her yönüyle tabiattan ve vücuttaki yağların hızlı bir şekilde yakılmasını sağlıyor. Acıkmayı önleyici özelliği ile “doğal diyet” yaptırıyor!
“Zayıflamanın yazı kışı kalmadı”
Volkan Kurt, “Şişmanlık, alınan kalori miktarının yakılan kaloriden daha fazla olması sonucu ortaya çıkan bir metabolizma bozukluğudur” diyor ve ekliyor: “Tıp dilinde hastalıklara davetiye çıkardığı bilinir. İstatistiklere göre şişmanların daha çabuk yaşlanır. Şeker hastalığı, damar sertliği, kalp hastalıkları, karaciğer, safrakesesi hastalıkları, tansiyon yüksekliği, akciğer hastalıkları ve romatizmal hastalıkların tehdidi altındalar. Artık şişmanlığa son vermenin bir mevsimi yok. Kilolu olan kişi kararını verip, yazdı, kıştı demeden kendini kontrol altına almasını öğrenmeli. Biliyoruz ki diyet yapmak çok zor. İşte bizlerin bu çözüm ile “doğal diyet”e davet ediyoruz. O çok ağır kiloları taşımak bedene büyüt eziyet. Bu eziyeti hiç bir insan hak etmiyor!”
Diyet yapmadan diyet yaptıran otlar şimdi zayıflamak isteyenlerin imdadına yetişiyor. Son yıllarda beden olarak ince olma hayatta bir tatmin duygusu haline gelmekten çok, sağlık sorunu oldu. Yer örtüsünü renklendiren tabiata, şimdi güzellik çözümlerinin yanı sıra zayıflama için başvuruluyor. Çünkü şişmanlık global bir halk sağlığı problemi haline geldi… Çiçekleri, yaprakları, tohumları, kökleri ve kabuklarıyla hayatımıza sağlık katan şifalı otlar, kilolu insan için bir çözüm aracı oldu! Doğaya dönüşümün engellenemediği günümüzde, kereviz tohumu, biberiye ve mate yaprağı gibi bazı bitkiler, “doğal diyet” aracı olarak bedeni, aşırı iştaha karşı kontrol altına alıyor.
Diyetlerin işe yaramadığını her diyetten sonra geri alınan kilolar ispatladı. Peki, diyet yapmadan bedene diyet yaptırılabilir mi? Doğal ürün uzmanları ve herbalistler buna “evet” diyor! Artık yazı, kışı kalmadı. O kadar çok insan kilolu olunca, farklı zayıflama çözümleri de her an gündeme geliyor. Çünkü zayıflama, kilo vermek, formda kalmak son dönemin popüler konuları arasında. Bir bakıyorsunuz, her diyet birbirinin benzeri. Bu nedenle zayıflama problemi olanlar için yeni bir çözüm devrede. Bir türlü zayıflayamayanlar bu aralar yeni bir adrese gidiyor. Çünkü son zamanlarda daha da popüler olan bitkisel zayıflama ürünleri ile “Doğal diyet” yapmak mümkün.
En yüksek etkiye sahip bitkiler
“Doğal diyet” sağlayan bu yöntemlerin adresi; Herbalium… Bitkisel zayıflama yöntemlerinin bütün dünyada milyonlarca kullanıcısı var. Bu konuda araştırmalar yapan kurumun müdürü Volkan Kurt, toksinlerin ve yağların süratle dışarı atılmasını sağlayan ve bağırsak faaliyetlerini hızlandıran bitkileri Anadolu’nun doğal ortamlarından getirttiklerini söylüyor. Uzun süredir Herbalium yetkilileri Anadolu’da yerel halktan topladıkları bitkilerin iştah kesenlerini, en dikkatli bir şekilde harmanlamak ve en iyi verimi elde etmek için çalışıyor. İçindeki mineral değerleri de yüksek olan bu bitkiler, bu işlemlerle doğal ve etkili yağ tutucu sonuçlar yaratıyor. Yüzde 100 bitkisel olan bu çözümde, bir çok şifalı bitki çeşidinin yaprak ve tohumları kullanılıyor. Diğer kilo çözümleri ile kıyaslandığında çok daha yüksek etkiye sahip… Zaten Anadolu insanları tarafından geleneksel olarak yenmekte ve değeri bilinmekte olan bitkiler.
Beden yorgun düşmüyor
Şifalı bitkilerin öğütülmüş formu, sağlıklı ve kolayca kilo verme imkanı sunuyor. İçeriğinde yer alan bitkisel karışımlar sayesinde doğal olarak herhangi bir başka diyet uygulamadan zayıflatıyor. Buna “doğal diyet” adını veren firma yetkilileri, “Bedene eziyet ederek zorla aç kalma diye bir durum olmadığını” söylüyorlar. Bitkiler tok tuttuğu için zaten vücut “doğal diyet”e tabi oluyor! Aynı zamanda beden yorgun düşmüyor. Çünkü içeriğindeki vitamin, mineral ve antioksidanlarla sağlıklı bir şekilde kilo verilmesine yardımcı olan bu çözüm. Her yönüyle tabiattan ve vücuttaki yağların hızlı bir şekilde yakılmasını sağlıyor. Acıkmayı önleyici özelliği ile “doğal diyet” yaptırıyor!
“Zayıflamanın yazı kışı kalmadı”
Volkan Kurt, “Şişmanlık, alınan kalori miktarının yakılan kaloriden daha fazla olması sonucu ortaya çıkan bir metabolizma bozukluğudur” diyor ve ekliyor: “Tıp dilinde hastalıklara davetiye çıkardığı bilinir. İstatistiklere göre şişmanların daha çabuk yaşlanır. Şeker hastalığı, damar sertliği, kalp hastalıkları, karaciğer, safrakesesi hastalıkları, tansiyon yüksekliği, akciğer hastalıkları ve romatizmal hastalıkların tehdidi altındalar. Artık şişmanlığa son vermenin bir mevsimi yok. Kilolu olan kişi kararını verip, yazdı, kıştı demeden kendini kontrol altına almasını öğrenmeli. Biliyoruz ki diyet yapmak çok zor. İşte bizlerin bu çözüm ile “doğal diyet”e davet ediyoruz. O çok ağır kiloları taşımak bedene büyüt eziyet. Bu eziyeti hiç bir insan hak etmiyor!”
Dolgun Dudaklar İçin Küçük Öneriler
Gönderen
MEHTAP KAYA
on 4 Ocak 2010 Pazartesi
Etiketler:
kadınca haberler
/
Comments: (0)
Sizin için hayatınızın en önemli randevularından biri mi var bu gece? Eminim makyajınızın da bir o kadar kusursuz olmasını istersiniz. Size ilk bakıldığı an ilgi çeken yerlerinizden biride dudaklarınız. İşte size bir kaç küçük ama önemli nöanslarla dudaklarınızın böyle özel bir gecede ilk bakışta fark edilebilecek önerileri. Deneyin ve gözlerinizle görün.
- İnce dudaklarda dış hatların üstünden geçin.
- İri dudaklarınız varsa kalem kullanmayın.
- Sarkık dudakları iç hatlardan geçerek daha güzel ve dolgun göstermeniz mümkün.
- Bu yılın trendy dudak makyajı ıslak görünüm sağlayan rujlar, birde ıslak rujla ten renginiz birbirine uyum sağlıyorsa, çekiciliğinizi fark etmemek herhalde ruhsuz insanların işi olur.
Eğer dudaklarınız zamana yenilip eski dolgunluğunu yitirdiyse endişelenmenize hiç gerek yok. Çünkü günümüzde bununla ilgili önlem alıp, eski çekiciliğinizi kazanabilir veya daha da çekici görünebilirsiniz.
Dolgun dudaklara niçin önem verilir hiç düşündünüz mü? Ya da bir bayanın dolgun dudaklı olmasına? Çünkü dolgun dudaklar bir anlamda gençliğin simgesi. Neden mi? Zamanla kadınlık hormonlarının üretimi azaldıkça kadınların vücudunda önemli değişimler olur.
Doğurganlığın azalması, cildin kuruması, saçların azalması ve dudakların incelmesi bu değişimlerdendir. İşte bu nedenle belki de bilmeden kalın ve dolgun dudakları güzel buluyoruz.Yabancı dolgu madde enjeksiyonu
Kolajen ve hyalurinik asit dudaklara dolgun görünüm vermek için en sık kullanılan yabancı dolgu maddeleri. Bunların uygulaması son derece basit ve kişi günlük hayatına hemen dönebiliyor. Ancak dezavantajları kalıcı bir çözüm getirmemeleri. Çünkü en fazla 6 ay içinde dudaklar eski haline dönüyor.
Kişinin kendi dokusuyla operasyon
Hastanın kendi vücudundan alınan yağ ve deri gibi dokuları kullanarak da dudaklar dolgunlaştırılabiliyor. Bu dokularla hazırlanan doku kokteyli dudaklara enjekte ediliyor. Çok komplike bir işlem değil ve lokal anesteziyle yapılabiliyor. Kişinin kendi dokusu olduğu için alerji riski de yok. Ancak bu dokular da zamanla eriyor, işlemde kalıcılık sağlamak için birkaç kez tekrarlamak gerekiyor.
Kesi teknikleri
Dudakları dolgu maddeleri kullanmadan çeşitli kesi teknikleriyle daha kalın ve biçimli görünür hale getirmek olası. Bu operasyonlarda amaç dudak kenarlarını daha dışarı taşırmak ve dudaklara daha kalın bir hal kazandırmak. Bu operasyonun sonucu kalıcı oluyor ve değişmiyor. Bu operasyonlar da dolgu maddesi enjeksiyonları gibi lokal anestezi altında yapılabilen basit girişimler.
- İnce dudaklarda dış hatların üstünden geçin.
- İri dudaklarınız varsa kalem kullanmayın.
- Sarkık dudakları iç hatlardan geçerek daha güzel ve dolgun göstermeniz mümkün.
- Bu yılın trendy dudak makyajı ıslak görünüm sağlayan rujlar, birde ıslak rujla ten renginiz birbirine uyum sağlıyorsa, çekiciliğinizi fark etmemek herhalde ruhsuz insanların işi olur.
Eğer dudaklarınız zamana yenilip eski dolgunluğunu yitirdiyse endişelenmenize hiç gerek yok. Çünkü günümüzde bununla ilgili önlem alıp, eski çekiciliğinizi kazanabilir veya daha da çekici görünebilirsiniz.
Dolgun dudaklara niçin önem verilir hiç düşündünüz mü? Ya da bir bayanın dolgun dudaklı olmasına? Çünkü dolgun dudaklar bir anlamda gençliğin simgesi. Neden mi? Zamanla kadınlık hormonlarının üretimi azaldıkça kadınların vücudunda önemli değişimler olur.
Doğurganlığın azalması, cildin kuruması, saçların azalması ve dudakların incelmesi bu değişimlerdendir. İşte bu nedenle belki de bilmeden kalın ve dolgun dudakları güzel buluyoruz.Yabancı dolgu madde enjeksiyonu
Kolajen ve hyalurinik asit dudaklara dolgun görünüm vermek için en sık kullanılan yabancı dolgu maddeleri. Bunların uygulaması son derece basit ve kişi günlük hayatına hemen dönebiliyor. Ancak dezavantajları kalıcı bir çözüm getirmemeleri. Çünkü en fazla 6 ay içinde dudaklar eski haline dönüyor.
Kişinin kendi dokusuyla operasyon
Hastanın kendi vücudundan alınan yağ ve deri gibi dokuları kullanarak da dudaklar dolgunlaştırılabiliyor. Bu dokularla hazırlanan doku kokteyli dudaklara enjekte ediliyor. Çok komplike bir işlem değil ve lokal anesteziyle yapılabiliyor. Kişinin kendi dokusu olduğu için alerji riski de yok. Ancak bu dokular da zamanla eriyor, işlemde kalıcılık sağlamak için birkaç kez tekrarlamak gerekiyor.
Kesi teknikleri
Dudakları dolgu maddeleri kullanmadan çeşitli kesi teknikleriyle daha kalın ve biçimli görünür hale getirmek olası. Bu operasyonlarda amaç dudak kenarlarını daha dışarı taşırmak ve dudaklara daha kalın bir hal kazandırmak. Bu operasyonun sonucu kalıcı oluyor ve değişmiyor. Bu operasyonlar da dolgu maddesi enjeksiyonları gibi lokal anestezi altında yapılabilen basit girişimler.
Saç Uzaması İçin Bitkisel Bakım Kürleri
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
saç baıkımı
/
Comments: (0)
Uzun saçlar daima kadınların en güzel süsü olmuştur. Bazı kadınların saçı çabuk uzarken, bazıları ne kadar uğraşsa bunu başaramaz. Bitkilerin bu konuda size çok yararı olduğunu düşünerek, saçlarınızın çabuk uzaması için işte siz okurlarımıza birkaç öneri;
1. TARİF: Bir adet turpu rendeleyip suda yarım saat kadar pişirip süzün. Elde ettiğiniz turp suyuna yumurta sarısı ilave edip iyice çırpın. Bulamaç haline geldikten sonra saçlarınızı ovarak yıkayın.2. TARİF: Bu tarifimiz koyu renk saçlara sahip olan hanımlar için. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın. Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.
NOT: Erkekler de uygulayabilir.
1. TARİF: Bir adet turpu rendeleyip suda yarım saat kadar pişirip süzün. Elde ettiğiniz turp suyuna yumurta sarısı ilave edip iyice çırpın. Bulamaç haline geldikten sonra saçlarınızı ovarak yıkayın.2. TARİF: Bu tarifimiz koyu renk saçlara sahip olan hanımlar için. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın. Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.
NOT: Erkekler de uygulayabilir.
Günlük Cilt Bakımından Püf Noktalar
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
cilt sağlığı
/
Comments: (0)
İyi bir yüz temizliği, ciltteki yağın kirlenen kısmını ve fazlasını arındırmalı ancak tümünü silip süpürmemelidir.
Soğuk hava, sert rüzgarlar, yoğun çalışma temposu, yorgunluk, stres, ve uykusuzluk derken cildimiz sürekli yıpranıyor ve canlılığını yitiriyor. Taze ve yenilenmiş bir cilde sahip olmak ise çok basit. İşte yapmanız gerekenler:
Cildinizi temizleyin
Cilt bakımında ilk adım, günlük temizliktir. Her sabah ve her akşam olmak üzere, günde iki defa cildimizi özenle temizlemeli ve tonikle silmeliyiz. Ardından nemlendiricimizi sürebiliriz. Birçok insan makyaj yapmayı ihmal etmez ancak cilt temizliğine gereken özeni göstermez. Oysa makyaj yapılsa da yapılmasa da, yüzünüzün düzenli olarak günlük birikimlerden arındırılması gerekiyor.Kuru ciltlere krem
Yağlı ciltlerde jeller ve losyonlar, kuru ciltlerde kremler tercihimiz olmalıdır. Bu tip ürünlere, genel olarak “temizleme sütü” adı verilir. Bu tip temizleyiciler, özellikle kıl köklerinde bulunan sertleşmiş sebumun (cildin yağ salgısı) ve sebuma bulaşmış olan kir ve makyaj artıklarının temizlenmesinde çok etkilidir. Bu açıdan ciltte derin bir temizlik sağlarlar. Temizleme kremlerinde daha fazla yağ (%40-50), losyonlarda ise daha az yağ (%10-25) bulunur. Yağlar, ciltteki yağı (sebum, yağ ve makyaj artıkları), su ise suda eriyebilen maddeleri çözer. Kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler ise tonikli pamukla silinerek temizlenir. Göz çevresindeki deri çok hassastır. Bu nedenle daima özel bir temizleyici tercih edilmeli ve göz çevresine çok nazik davranılmalıdır.
Mikrofiber kumaşlar
Cilt temizliği veya hafif peeling için özel olarak imal edilen mikrofiber kumaşlar ve eldivenler oldukça etkili bir şekilde temizler.Onları sadece su ile ıslatarak kullanırsanız, daha önce özenle temizlediğiniz yüzünüzden hala kir çıktığını fark edersiniz. İçinde hiçbir kimyasal madde olmadığı için en hassas ciltlere bile kulanılabilir.Mikrofiber kumaşlar her yerde bulunmuyor ama rastlarsanız hem yüzünüze hem de vücudunuza uygulayabilirsiniz.
Tonik temizliği önemli
Cildin günlük bakımı yapılırken ikinci adım, kalan son artıkları ttemizleyen ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulamasıdır. Temizleme kremleri, losyonlar, sabunlar ve jeller ciltteki yağı ve suda eriyebilen maddeleri çözdükten sonra, kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler tonikle silinerek temizlenir. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Bazı toniklerde salisilik asit, portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya daha farklı maddeler de kullanılır. Tonik seçerken alkolsüz olanları tercih edin. Sade gül suyu ve maden sodası gayet iyi toniklerdir.
Gözenekleri temizleyin
Gözeneklerin sıkışması aslında yanlış bir ifadedir. Çünkü gözeneklerin kas yapısı yoktur. Bu nedenle de açılıp kapanması veya sıkışıp gevşemesi söz konusu değildir. Ancak biriken kirler ciltteki gözenekleri tıkayarak zorlar ve genişlemesine yol açar. Tonikler bunları temizlediği için gözenekler tekrar normal boyutlarına dönerler. Tonikler düzenli olarak kullanıldığında gözeneklerin açılmasına pek fırsat kalmaz. Diğer bir değişle, toniklerin içinde bulunan maddeler cildi biraz tahriş ettiği için dokular hafifçe şişer. Bu tepki gözenekleri geçici bir süre için sıkıştırır. Tabii bu yapısal bir değişiklik değildir, kısa süreli bir toparlanmadır.
Soğuk hava, sert rüzgarlar, yoğun çalışma temposu, yorgunluk, stres, ve uykusuzluk derken cildimiz sürekli yıpranıyor ve canlılığını yitiriyor. Taze ve yenilenmiş bir cilde sahip olmak ise çok basit. İşte yapmanız gerekenler:
Cildinizi temizleyin
Cilt bakımında ilk adım, günlük temizliktir. Her sabah ve her akşam olmak üzere, günde iki defa cildimizi özenle temizlemeli ve tonikle silmeliyiz. Ardından nemlendiricimizi sürebiliriz. Birçok insan makyaj yapmayı ihmal etmez ancak cilt temizliğine gereken özeni göstermez. Oysa makyaj yapılsa da yapılmasa da, yüzünüzün düzenli olarak günlük birikimlerden arındırılması gerekiyor.Kuru ciltlere krem
Yağlı ciltlerde jeller ve losyonlar, kuru ciltlerde kremler tercihimiz olmalıdır. Bu tip ürünlere, genel olarak “temizleme sütü” adı verilir. Bu tip temizleyiciler, özellikle kıl köklerinde bulunan sertleşmiş sebumun (cildin yağ salgısı) ve sebuma bulaşmış olan kir ve makyaj artıklarının temizlenmesinde çok etkilidir. Bu açıdan ciltte derin bir temizlik sağlarlar. Temizleme kremlerinde daha fazla yağ (%40-50), losyonlarda ise daha az yağ (%10-25) bulunur. Yağlar, ciltteki yağı (sebum, yağ ve makyaj artıkları), su ise suda eriyebilen maddeleri çözer. Kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler ise tonikli pamukla silinerek temizlenir. Göz çevresindeki deri çok hassastır. Bu nedenle daima özel bir temizleyici tercih edilmeli ve göz çevresine çok nazik davranılmalıdır.
Mikrofiber kumaşlar
Cilt temizliği veya hafif peeling için özel olarak imal edilen mikrofiber kumaşlar ve eldivenler oldukça etkili bir şekilde temizler.Onları sadece su ile ıslatarak kullanırsanız, daha önce özenle temizlediğiniz yüzünüzden hala kir çıktığını fark edersiniz. İçinde hiçbir kimyasal madde olmadığı için en hassas ciltlere bile kulanılabilir.Mikrofiber kumaşlar her yerde bulunmuyor ama rastlarsanız hem yüzünüze hem de vücudunuza uygulayabilirsiniz.
Tonik temizliği önemli
Cildin günlük bakımı yapılırken ikinci adım, kalan son artıkları ttemizleyen ve gözenekleri sıkıştırmaya yarayan tonik uygulamasıdır. Temizleme kremleri, losyonlar, sabunlar ve jeller ciltteki yağı ve suda eriyebilen maddeleri çözdükten sonra, kir ve keratin pulları gibi eriyemeyen maddeler tonikle silinerek temizlenir. Tonik, özel bir solüsyondur. Genellikle su ve alkol ile hazırlanır. Bazı toniklerde salisilik asit, portakal çiçeği kolonyası, gül suyu veya daha farklı maddeler de kullanılır. Tonik seçerken alkolsüz olanları tercih edin. Sade gül suyu ve maden sodası gayet iyi toniklerdir.
Gözenekleri temizleyin
Gözeneklerin sıkışması aslında yanlış bir ifadedir. Çünkü gözeneklerin kas yapısı yoktur. Bu nedenle de açılıp kapanması veya sıkışıp gevşemesi söz konusu değildir. Ancak biriken kirler ciltteki gözenekleri tıkayarak zorlar ve genişlemesine yol açar. Tonikler bunları temizlediği için gözenekler tekrar normal boyutlarına dönerler. Tonikler düzenli olarak kullanıldığında gözeneklerin açılmasına pek fırsat kalmaz. Diğer bir değişle, toniklerin içinde bulunan maddeler cildi biraz tahriş ettiği için dokular hafifçe şişer. Bu tepki gözenekleri geçici bir süre için sıkıştırır. Tabii bu yapısal bir değişiklik değildir, kısa süreli bir toparlanmadır.
Güzel Ve Sağlıklı Saçlar İçin Oksijenin Önemi
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
kadınca haberler
/
Comments: (0)
Saçınız mı dökülüyor? Saçınız öncelikle özel karışımlı bir şampuanla iki kere yıkanıyor. (Uyarmadı demeyin, pek güzel kokmuyor. Zaten faydalı şeylerin ya kokusu, ya da tadı pek iyi değildir.) Ardından saç köklerine çamura banzeyen, bir aktarda bulabileceğiniz kadar çeşitli bitki karışımları içeren bir maske uygulanıyor. Bu maske ile saçlarınızı ışığa maruz bırakmaksızın 20 dakika bekliyorsunuz Akabinde saçlar saf su ile yıkanıyor ve asıl işlem başlıyor.Oksijen, evet saf oksijenle saçlar kurutuluyor. Oldukça basınçlı olan bu oksijen tabancası yardımı ile saç köklerindeki kılcal damarlar harekete geçiyor ve saçı beslemek için çalışmaya başlıyor. Hareket başladığına göre, saçınızı besleyecek ve dökülmeleri durduracak bir şeyler verme zamanı geldiğini fark etmişsinizdir. Şimdi sırada özel bir sıvı losyon var. Bu losyon oksijen tabancasının içine yerleştiriliyor. Losyonu artık saç köklerine vermeye başladığımıza göre, bunların ne işe yaradığını sizlerle paylaşabilirim:
Şampuan saç diplerindeki atıkları ve yağlanmayı kontrol altına alır.
Maske derin temizlik yapar ve saç köklerine oksijenin ve losyonun ulaşmasını sağlar. Ayrıca saç tellerinin üzerinde olan çatlakları kapatır.
Saf oksijen, saç köklerindeki kan dolaşımını hızlandırır ki, beslenme başlasın.
İçerdiği özel karışım sayesinde harekete geçmiş kan dolaşımı, losyonun hızla emilmesini sağlar. Böylece dökülmeye başlamış, bakımsız kalmış ya da yıpranmış saçlarınızı kurtarabilirsiniz.
Bu Soğuk Kış Koşullarında Cildi Korumanın Yolları
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
kadınca haberler
/
Comments: (0)
Kış aylarında cildinizin kurumasından, renginin değişmesinden ve cildinizdeki sivilcelerin artmasından dolayı problem mi yaşıyorsunuz?
Kışın soğuğuyla, rüzgarıyla, yağışlı havalarıyla, is ve egzoz dumanından oluşan kirli havayla cildin barışık olması mümkün değil. Cilt için tüm bu kötü koşullar, kuruluğun yanı sıra ciddi deri hastalıklarına da zemin hazırlıyor. Kuruyan deride kırışıklıklar artıyor. Hava kirliliğine yorgunluk, stres, kötü beslenme gibi koşullar da eklenirse serbest radikaller ciltte dokuların travmaya yahut bakteri veya virüs istilalarına, ısınma,kızarma ve şişme tepkisini(enflamasyon) göstermesine neden oluyor.
Osmanoğlu Kliniği Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Meriç Aksoy, kışın mahkum olduğumuz kapalı mekanlardaki kalorifer ve diğer ısıtıcıların ortamın nemini yok ettiğini hatırlatıyor. Bildiğiniz gibi sigara dumanı hava kirliliğini artırıyor. Sıcak-soğuk gibi çevresel faktörler derinin koruma sistemini, optimal nemini bozuyor. “Serbest radikallerin de katkısıyla deride kızarıklık ve kabartılarla kendini gösteren enflamasyonlar gelişebilir. Soğuk, deride kanlanmanın azalmasına, deri yüzeyinin sertleşmesine ve deride belirgin bir kurumaya neden olur. Genetik olarak da kişinin cildi kuru ise ciltte daha da rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkar” diyor.
Bu kötü koşullardan öncelikle bebekler, küçük çocuklar, yaşlılar, a tipik ve kuru cilde sahip olanlar en fazla etkilenen gruplardır. Bebeklerin ve küçük çocukların derisinin geçirgenliği (bariyer fonksiyonu) iyi olarak kabul edilse bile yıkandıklarından sonra üç-beş dakika içinde bebe yağıyla yağlanmaları gerekiyor. Bu, deriden su kaybını ve buna bağlı olumsuzlukları engellemeye yardımcı oluyor.Dr. Aksoy, “Yaşlanmayla deriden su kaybı olmasa bile derinin su oranı azalır. Yaşlı insanların derisi kurudur. Bu kuruluk kış aylarında artar. Yaşlı insanlar özellikle bacaklarda kuruma ve kaşınma, hatta egzama haline gelmiş deri döküntüleriyle karşımıza gelirler” diyor.
Kış ayları akneleri (yağ bezeleri) coşturuyor
Kışın, hava koşullarına ve yaşanılan ortama bağlı bazı cilt hastalıklarında artış da gözleniyor. Örneğin seboreik dermatit denilen cilt hastalığı, stresli dönemlerde ve kış aylarında çok sık çıkıyor. Atopik dermatit ve çeşitli egzamalar yine kış aylarında daha çok görülüyor. Vücut direnci daha kolay düştüğü için, uçuk, su çiçeği, zona gibi viral hastalıklar, akne ve empatiko gibi bakteriyel hastalıklar can sıkıyor.
Akne her ne kadar androjen hormonlarının ve stresin tetiklediği bir cilt hastalığıysa da, yazın güneşli günlerinde daha silik ve hafif seyreder. Kış aylarında coşar. Akne en çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Soğuk, yağmurlu ve puslu havaların gençleri daha depresif yapması, sıkıntı ve streslerini artırması da akneleri tetikliyor.
Pudra ve fondöten sivilceye iyi gelmiyor
Dr. Aksoy, “Biz dermatologlar gençlerin, hele sivilceli ciltleri olanların ağır makyaj ürünleri kullanmalarını istemiyoruz. Çünkü gözenekleri tıkayan siyah ve beyaz noktaların oluşumunu artıran pudra ve fondötenleri sakıncalı buluyoruz. Olgun yaşta sağlıklı cilde sahip olanlar ve vitiligo (Vücudun farklı bölgelerinde, beyaz lekeler halinde ortaya çıkan, psikolojik kökenli ve çaresiz diye bilinen bir hastalık) gibi sorunları bulunanlar da bu ürünleri dikkatle kullanmalı” diyor.
Neyse ki katı kış koşullarının yol açtığı kötü etkileri yok etmek için kremlerden yardım almak mümkün. Nemlendirici ve anti-aging etkisi bir arada olan çok sayıda krem seçeneği kozmetikçilerin ve eczanelerin raflarını dolduruyor.
Soğuk günlerde oluşan yüzdeki aşırı kuruluk, göz çevresindeki kırışıkları da artırır. Soğuk ve rüzgarlı havalarda uygun giysilerin seçilmesinin yanı sıra koruyucu gözlük takılmasında da fayda var. Yıkanma sıklığı kişinin ihtiyacına göre değişir. Ancak çok sıcak suyla, aşırı sık yıkanmak cildi iyice kurutur. Banyo sonrası vücudunuza nemlendirici sürmeyi kesinlikle ihmal etmeyin.
Yaşam kalitenizi ihmal etmeyin
Yaşam kalitesiyle cilt sağlığı arasında direkt bağlantı var.
Düzenli uyku, sebze, meyve ve proteince zengin yağlar ve şekerlerden uzak, dengeli bir beslenme programı cilde de faydalıdır. Stresten uzak durmak çok önemli.
Bu arada cilt bakımının da ihmal edilmemesi gerektiğini hatırlatalım. Sabah ve akşam önce temizlik malzemeleri, ondan sonra uygun nemlendiricilerin düzenli olarak kullanılmasının yararlı etkilerini kısa zamanda gözlemleyebilirsiniz.
Kesinlikle Yapmanızı Tavsiye Ettiklerim
Banyodan sonra mutlaka uygun nemlendiriciler kullanın. Hatta yıkanırken yağlı temizleyiciler ve nemlendiricili sabunlar kullanılmasında fayda var.
Her sabah yüzünüzü yıkadıktan sonra nemlendirici sürün. Kışın vücudunuzun daha fazla nemlendiriciye ihtiyaç duyabileceğini göz ardı etmeyin.
Haftada bir-iki kez yüzü tahriş etmeyen ölü derilerin atılmasına da yardımcı olan peeling (soyucu) ürünleri kullanın. Bunların vücut için olanları hem cildin ölü derilerini temizler hem de kıl köklerindeki keratin tıkaçlarını ortadan kaldırır. Bu sayede kıl dönmelerini ve batık kıl oluşumlarını önlersiniz.
Hava şartlarına göre uygun kıyafet seçin. Soğuklarda, çok kalın giyinmek yerine, ince ama kat kat giysileri tercih edin. Terleten sentetik giysiler, mantar hastalıkları riskini artırır.
Bunlardan uzak durmanızda yarar var
1. Aşırı kalorili, ağır yiyeceklerden,
2. Nemlendiricisiz sokağa çıkmaktan,
3. Susuz kalmaktan,
4. Soğuk ve rüzgardan,
5. Yıkanmayı geciktirmekten,
6. Dudaklarınızı bakımsız bırakmaktan,
7. Ellerinizi el kremsiz ve eldivensiz bırakmaktan sakının.
8. Erkek cildi bakımdan muaf değil
9. Erkek cildi kadınlara göre daha kalın olduğundan ve hormonal yapısı dolayısıyla daha fazla yağ ürettiği için temizliğine daha fazla özen göstermeli. Mümkünse haftalık bakım yapmalı. Erkekler, gençliklerinde ciltlerinin çok parlak, yani yağlı olmasından şikayet ederler. Cilt su tutamaz ve zamanla yanmalar, kızarıklık, siyah noktalar ve lekeler görülür. İşte tüm bu nedenlerden ötürü, erkekler için özel cilt bakımı uygulaması farz.
Peeling cildin ölü derisini temizler. Maske ise temizlenen gözeneklere daha iyi ulaşır. Gözeneklerin içinde biriken, katılaşan yağı ve toksinleri temizler. Cilde yönelik ürünlerin oksijenlenmeye, kan dolaşımını artırmaya, ölü hücrelerin atılmasına ve yeni hücre oluşumuna katkısı var. Ayrıca doğal atıklar ve dış faktörlerle oluşan kirliliğinin temizlenmesi ve koruyucu katmanın oluşturulması için de yararlı. Yıpranma ve yaşlanmanın ihtiyacını artırdığı faktörleri, aynı ürünlerle yerine koymak mümkün.
Kış güneşini hafife almayın
Küçük çocuklar, yaşlılar, vitiligo ve cilt kanseri gibi problemleri olanlar için güneş kışın da zararlı. Dağda veya kayak merkezlerinde, yüksek ve rüzgarlı yerlerde, çok soğuk havada ve güneşte de aynen yaz günlerindeki gibi ciddi güneş yanıkları oluşabilir. Yüksek koruma faktörlü güneş kremini ya da losyonunu kışın da üç-dört saat arayla sürün.
Karda dolaşırken soğuğu hissettirmeyecek giysiler, ayakkabılar, eldiven, başlık ve atkı kullanılması da şart. Bunların yanı sıra cilt tipinize uygun nemlendirici, üzerine de güneş kremi ve losyonu sürmek gerekir. Karlı ortamlarda güneş ışınları kar zerreciklerinden yansıyarak gelir. O yüzden güneş gözlüğü veya kar gözlüğü kesinlikle kullanılmalı. Bu sayede katarakt, konjoktivit gibi göz hastalıklarından korunurken, göz çevresi kırışıkları da engellenmiş olur.
Kışın soğuğuyla, rüzgarıyla, yağışlı havalarıyla, is ve egzoz dumanından oluşan kirli havayla cildin barışık olması mümkün değil. Cilt için tüm bu kötü koşullar, kuruluğun yanı sıra ciddi deri hastalıklarına da zemin hazırlıyor. Kuruyan deride kırışıklıklar artıyor. Hava kirliliğine yorgunluk, stres, kötü beslenme gibi koşullar da eklenirse serbest radikaller ciltte dokuların travmaya yahut bakteri veya virüs istilalarına, ısınma,kızarma ve şişme tepkisini(enflamasyon) göstermesine neden oluyor.
Osmanoğlu Kliniği Cilt Hastalıkları Uzmanı Dr. Meriç Aksoy, kışın mahkum olduğumuz kapalı mekanlardaki kalorifer ve diğer ısıtıcıların ortamın nemini yok ettiğini hatırlatıyor. Bildiğiniz gibi sigara dumanı hava kirliliğini artırıyor. Sıcak-soğuk gibi çevresel faktörler derinin koruma sistemini, optimal nemini bozuyor. “Serbest radikallerin de katkısıyla deride kızarıklık ve kabartılarla kendini gösteren enflamasyonlar gelişebilir. Soğuk, deride kanlanmanın azalmasına, deri yüzeyinin sertleşmesine ve deride belirgin bir kurumaya neden olur. Genetik olarak da kişinin cildi kuru ise ciltte daha da rahatsız edici bir görüntü ortaya çıkar” diyor.
Bu kötü koşullardan öncelikle bebekler, küçük çocuklar, yaşlılar, a tipik ve kuru cilde sahip olanlar en fazla etkilenen gruplardır. Bebeklerin ve küçük çocukların derisinin geçirgenliği (bariyer fonksiyonu) iyi olarak kabul edilse bile yıkandıklarından sonra üç-beş dakika içinde bebe yağıyla yağlanmaları gerekiyor. Bu, deriden su kaybını ve buna bağlı olumsuzlukları engellemeye yardımcı oluyor.Dr. Aksoy, “Yaşlanmayla deriden su kaybı olmasa bile derinin su oranı azalır. Yaşlı insanların derisi kurudur. Bu kuruluk kış aylarında artar. Yaşlı insanlar özellikle bacaklarda kuruma ve kaşınma, hatta egzama haline gelmiş deri döküntüleriyle karşımıza gelirler” diyor.
Kış ayları akneleri (yağ bezeleri) coşturuyor
Kışın, hava koşullarına ve yaşanılan ortama bağlı bazı cilt hastalıklarında artış da gözleniyor. Örneğin seboreik dermatit denilen cilt hastalığı, stresli dönemlerde ve kış aylarında çok sık çıkıyor. Atopik dermatit ve çeşitli egzamalar yine kış aylarında daha çok görülüyor. Vücut direnci daha kolay düştüğü için, uçuk, su çiçeği, zona gibi viral hastalıklar, akne ve empatiko gibi bakteriyel hastalıklar can sıkıyor.
Akne her ne kadar androjen hormonlarının ve stresin tetiklediği bir cilt hastalığıysa da, yazın güneşli günlerinde daha silik ve hafif seyreder. Kış aylarında coşar. Akne en çok 14-20 yaşlar arasında görülür ve bu hastalığın tipik belirtileri olan siyah noktalar, sivilceler, gençlerin bu en hassas devirlerinde genellikle psikolojik rahatsızlıklara yol açar. Soğuk, yağmurlu ve puslu havaların gençleri daha depresif yapması, sıkıntı ve streslerini artırması da akneleri tetikliyor.
Pudra ve fondöten sivilceye iyi gelmiyor
Dr. Aksoy, “Biz dermatologlar gençlerin, hele sivilceli ciltleri olanların ağır makyaj ürünleri kullanmalarını istemiyoruz. Çünkü gözenekleri tıkayan siyah ve beyaz noktaların oluşumunu artıran pudra ve fondötenleri sakıncalı buluyoruz. Olgun yaşta sağlıklı cilde sahip olanlar ve vitiligo (Vücudun farklı bölgelerinde, beyaz lekeler halinde ortaya çıkan, psikolojik kökenli ve çaresiz diye bilinen bir hastalık) gibi sorunları bulunanlar da bu ürünleri dikkatle kullanmalı” diyor.
Neyse ki katı kış koşullarının yol açtığı kötü etkileri yok etmek için kremlerden yardım almak mümkün. Nemlendirici ve anti-aging etkisi bir arada olan çok sayıda krem seçeneği kozmetikçilerin ve eczanelerin raflarını dolduruyor.
Soğuk günlerde oluşan yüzdeki aşırı kuruluk, göz çevresindeki kırışıkları da artırır. Soğuk ve rüzgarlı havalarda uygun giysilerin seçilmesinin yanı sıra koruyucu gözlük takılmasında da fayda var. Yıkanma sıklığı kişinin ihtiyacına göre değişir. Ancak çok sıcak suyla, aşırı sık yıkanmak cildi iyice kurutur. Banyo sonrası vücudunuza nemlendirici sürmeyi kesinlikle ihmal etmeyin.
Yaşam kalitenizi ihmal etmeyin
Yaşam kalitesiyle cilt sağlığı arasında direkt bağlantı var.
Düzenli uyku, sebze, meyve ve proteince zengin yağlar ve şekerlerden uzak, dengeli bir beslenme programı cilde de faydalıdır. Stresten uzak durmak çok önemli.
Bu arada cilt bakımının da ihmal edilmemesi gerektiğini hatırlatalım. Sabah ve akşam önce temizlik malzemeleri, ondan sonra uygun nemlendiricilerin düzenli olarak kullanılmasının yararlı etkilerini kısa zamanda gözlemleyebilirsiniz.
Kesinlikle Yapmanızı Tavsiye Ettiklerim
Banyodan sonra mutlaka uygun nemlendiriciler kullanın. Hatta yıkanırken yağlı temizleyiciler ve nemlendiricili sabunlar kullanılmasında fayda var.
Her sabah yüzünüzü yıkadıktan sonra nemlendirici sürün. Kışın vücudunuzun daha fazla nemlendiriciye ihtiyaç duyabileceğini göz ardı etmeyin.
Haftada bir-iki kez yüzü tahriş etmeyen ölü derilerin atılmasına da yardımcı olan peeling (soyucu) ürünleri kullanın. Bunların vücut için olanları hem cildin ölü derilerini temizler hem de kıl köklerindeki keratin tıkaçlarını ortadan kaldırır. Bu sayede kıl dönmelerini ve batık kıl oluşumlarını önlersiniz.
Hava şartlarına göre uygun kıyafet seçin. Soğuklarda, çok kalın giyinmek yerine, ince ama kat kat giysileri tercih edin. Terleten sentetik giysiler, mantar hastalıkları riskini artırır.
Bunlardan uzak durmanızda yarar var
1. Aşırı kalorili, ağır yiyeceklerden,
2. Nemlendiricisiz sokağa çıkmaktan,
3. Susuz kalmaktan,
4. Soğuk ve rüzgardan,
5. Yıkanmayı geciktirmekten,
6. Dudaklarınızı bakımsız bırakmaktan,
7. Ellerinizi el kremsiz ve eldivensiz bırakmaktan sakının.
8. Erkek cildi bakımdan muaf değil
9. Erkek cildi kadınlara göre daha kalın olduğundan ve hormonal yapısı dolayısıyla daha fazla yağ ürettiği için temizliğine daha fazla özen göstermeli. Mümkünse haftalık bakım yapmalı. Erkekler, gençliklerinde ciltlerinin çok parlak, yani yağlı olmasından şikayet ederler. Cilt su tutamaz ve zamanla yanmalar, kızarıklık, siyah noktalar ve lekeler görülür. İşte tüm bu nedenlerden ötürü, erkekler için özel cilt bakımı uygulaması farz.
Peeling cildin ölü derisini temizler. Maske ise temizlenen gözeneklere daha iyi ulaşır. Gözeneklerin içinde biriken, katılaşan yağı ve toksinleri temizler. Cilde yönelik ürünlerin oksijenlenmeye, kan dolaşımını artırmaya, ölü hücrelerin atılmasına ve yeni hücre oluşumuna katkısı var. Ayrıca doğal atıklar ve dış faktörlerle oluşan kirliliğinin temizlenmesi ve koruyucu katmanın oluşturulması için de yararlı. Yıpranma ve yaşlanmanın ihtiyacını artırdığı faktörleri, aynı ürünlerle yerine koymak mümkün.
Kış güneşini hafife almayın
Küçük çocuklar, yaşlılar, vitiligo ve cilt kanseri gibi problemleri olanlar için güneş kışın da zararlı. Dağda veya kayak merkezlerinde, yüksek ve rüzgarlı yerlerde, çok soğuk havada ve güneşte de aynen yaz günlerindeki gibi ciddi güneş yanıkları oluşabilir. Yüksek koruma faktörlü güneş kremini ya da losyonunu kışın da üç-dört saat arayla sürün.
Karda dolaşırken soğuğu hissettirmeyecek giysiler, ayakkabılar, eldiven, başlık ve atkı kullanılması da şart. Bunların yanı sıra cilt tipinize uygun nemlendirici, üzerine de güneş kremi ve losyonu sürmek gerekir. Karlı ortamlarda güneş ışınları kar zerreciklerinden yansıyarak gelir. O yüzden güneş gözlüğü veya kar gözlüğü kesinlikle kullanılmalı. Bu sayede katarakt, konjoktivit gibi göz hastalıklarından korunurken, göz çevresi kırışıkları da engellenmiş olur.
Sigaranın Cilde Verdiği Zararlar Neler Neler...
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
kadın hastalıkları
/
Comments: (0)
Sigaranın güzelliğe de hiç azımsanmayacak kadar önemli olumsuz etkileri olduğundan haberiniz var mı?
Sigara, pek çok kişi için hayatın bir parçası… Oysa hepimiz sigaranın zararlarını biliyoruz. Satın aldığımız her pakette zararları göze çarpacak şekilde belirtiliyor. Peki ya güzelliğe zararı? Bunu hiç düşündünüz mü? Sigaranın cilde, gözlere, dudaklara zarar verdiğini, kırışıklıklara, selülite ve erken yaşlanmayagibi sorunlara neden olduğunu biliyor musunuz?
Bir sigara bağımlısının ağız kanserine yakalanma riski çok yüksek olduğu gibi tütün ve duman da diş eti hastalıklarına yol açıyor, diş çürümesine ve nefesin kötü kokmasına kadar pek çok rahatsızlığı da beraberinde getiriyor.
Sigara dumanı ve katran, cildin ihtiyacı olan oksijeni almasına ve besin emilimine engel olarak cildin kuru ve cansız görünmesine yol açıyor. Ayrıca sigara tüketimi, zararlı serbest radikalleri oluşturarak ciltteki kolajen ve elastin liflerini zayıflatıp, cildi zamansız yaşlandırıyor.Sigaranın vücuda verdiği zararlar
* Vücutta; yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü ve reflekslerde azalma oluşur.
* Ciltte renk değişikliği ve yaşlı görünüm oluşur.
* Gırtlak ve nefes borusunda iltihaplanma ve ses tellerinin zarar görmesinin yanı sıra kansere yakalanma riski artar.
* Kalp ve damarların görmüş olduğu zarar ve tahribattan dolayı kalp krizi, damar tıkanıklığı, tansiyon yükselmesi gibi hastalıklar ortaya çıkar.
* Beyinde felç, ileri yaşta bunama (Alzheimer) görülür. Her nefeste 50 bin hücrenin ölümüne sebep olur.
* Akciğerlerde, kanser, bronşit ve amfizem gibi rahatsızlıklar meydana gelebilir.
* Mide ve yemek borusunda, kanama ve kanser oluşumu riski artar.
* Rahim ve yumurtalıkta, kısırlık, çocuk düşürme, sakat veya erken doğum, erken menopoz, rahim kanseri gibi tehlikeler oluşturur.
* Testisler ve cinsel organlarda, iktidarsızlık, ereksiyonda azalma, döllenme yetersizliği, kalıtımsal bozukluklar meydana getirir.
Sigarayı bıraktığınızda neler oluyor?
20 dakika sonra: Tansiyon ve nabız normal düzeye iner.
8 saat sonra: Kandaki oksijen düzeyi normal seyreder.
24 saat sonra: Kalp enfarktüsü tehlikesi azalmaya başlar.
48 saat sonra: Sinir uçları kendini yenilemeye başlar.
2 haftadan 3 aya kadar: Dolaşım dengesi düzelir, akciğer fonksiyonu yüzde 30 oranında iyileşir.
1 aydan 9 aya kadar: Öksürük krizleri ve yorgunluk azalır. Akciğer bir nebze olsun temizlenir.
1 yıl sonra: Koroner kalp hastalığı riski yüzde 30 azalır.
5 yıl sonra: Akciğer kanseri ve kalp enfaktüsü riski yüzde 30 azalır, nefes ve yemek borusu ile mesane kanseri riski yüzde 50 azalır.
10 yıl sonra: Akciğer kanseri riski yüzde 50-100 oranında azalır.
15 yıl sonra: Koroner kalp hastalığı riski hemen hemen sigara içmeyenler kadar olur.
Sigara, pek çok kişi için hayatın bir parçası… Oysa hepimiz sigaranın zararlarını biliyoruz. Satın aldığımız her pakette zararları göze çarpacak şekilde belirtiliyor. Peki ya güzelliğe zararı? Bunu hiç düşündünüz mü? Sigaranın cilde, gözlere, dudaklara zarar verdiğini, kırışıklıklara, selülite ve erken yaşlanmayagibi sorunlara neden olduğunu biliyor musunuz?
Bir sigara bağımlısının ağız kanserine yakalanma riski çok yüksek olduğu gibi tütün ve duman da diş eti hastalıklarına yol açıyor, diş çürümesine ve nefesin kötü kokmasına kadar pek çok rahatsızlığı da beraberinde getiriyor.
Sigara dumanı ve katran, cildin ihtiyacı olan oksijeni almasına ve besin emilimine engel olarak cildin kuru ve cansız görünmesine yol açıyor. Ayrıca sigara tüketimi, zararlı serbest radikalleri oluşturarak ciltteki kolajen ve elastin liflerini zayıflatıp, cildi zamansız yaşlandırıyor.Sigaranın vücuda verdiği zararlar
* Vücutta; yorgunluk, uykusuzluk, ruhsal gerilim, stres, performans düşüklüğü ve reflekslerde azalma oluşur.
* Ciltte renk değişikliği ve yaşlı görünüm oluşur.
* Gırtlak ve nefes borusunda iltihaplanma ve ses tellerinin zarar görmesinin yanı sıra kansere yakalanma riski artar.
* Kalp ve damarların görmüş olduğu zarar ve tahribattan dolayı kalp krizi, damar tıkanıklığı, tansiyon yükselmesi gibi hastalıklar ortaya çıkar.
* Beyinde felç, ileri yaşta bunama (Alzheimer) görülür. Her nefeste 50 bin hücrenin ölümüne sebep olur.
* Akciğerlerde, kanser, bronşit ve amfizem gibi rahatsızlıklar meydana gelebilir.
* Mide ve yemek borusunda, kanama ve kanser oluşumu riski artar.
* Rahim ve yumurtalıkta, kısırlık, çocuk düşürme, sakat veya erken doğum, erken menopoz, rahim kanseri gibi tehlikeler oluşturur.
* Testisler ve cinsel organlarda, iktidarsızlık, ereksiyonda azalma, döllenme yetersizliği, kalıtımsal bozukluklar meydana getirir.
Sigarayı bıraktığınızda neler oluyor?
20 dakika sonra: Tansiyon ve nabız normal düzeye iner.
8 saat sonra: Kandaki oksijen düzeyi normal seyreder.
24 saat sonra: Kalp enfarktüsü tehlikesi azalmaya başlar.
48 saat sonra: Sinir uçları kendini yenilemeye başlar.
2 haftadan 3 aya kadar: Dolaşım dengesi düzelir, akciğer fonksiyonu yüzde 30 oranında iyileşir.
1 aydan 9 aya kadar: Öksürük krizleri ve yorgunluk azalır. Akciğer bir nebze olsun temizlenir.
1 yıl sonra: Koroner kalp hastalığı riski yüzde 30 azalır.
5 yıl sonra: Akciğer kanseri ve kalp enfaktüsü riski yüzde 30 azalır, nefes ve yemek borusu ile mesane kanseri riski yüzde 50 azalır.
10 yıl sonra: Akciğer kanseri riski yüzde 50-100 oranında azalır.
15 yıl sonra: Koroner kalp hastalığı riski hemen hemen sigara içmeyenler kadar olur.
dumanlı hava sahasına zam!
Gönderen
MEHTAP KAYA
Etiketler:
güncel haberler
/
Comments: (0)
Sigaraya yüzde 28 zam geldi 1 paket sigara 7 liraya çıktı
Hükümetin 31 Aralık’ta sigaradaki ÖTV oranlarını artırmasından sonra beklenen zamlar gelmeye başladı. İlk olarak Philsa, ürünlerinin fiyatlarını yüzde 15 ile 27.7 arasında değişen oranlarda artırdı. Zam sonrası 1 paket Marlboro’nun fiyatı 5.5 liradan 7 liraya yükseldi.
Hükümetin sigarada ÖTV oranlarını artırmasından sonra fiyatlara zam geldi. Dün ilk olarak Philsa, sigaraya zam yaptığını açıkladı. Şirket, perakende satış fiyatlarını yüzde 15-27.7 arasında değişen oranlarda artırdı. Buna göre Marlboro Uzun’un fiyatı 5.75 TL’den 7 TL’ye, Marlboro Kısa’nın fiyatı da 5.50 TL’den 7 TL’ye yükseldi. Böylece bir paket sigaraya 1.5 lira zam gelmiş oldu.
1 lira zam bekleniyordu
Sigaraya uygulanan asgari maktu ÖTV’ye 2009 yılının son gününde 3 kuruş zam geldi. Ucuz sigaralarda ÖTV oranı 2.05 TL’den 2.55 TL’ye yükseltilirken, ÖTV artış oranı yüzde 24.39 oldu. ÖTV artışından sonra 1 paket sigaraya 1 TL civarında zam gelmesi bekleniyordu. Ancak dün açıklanan zam oranı herkesi de yanıltmış oldu. Zamlar sonrasında ucuz sigaranın fiyatının 3.5 TL’den 4.25 TL’ye çıkması bekleniyordu. Pahalı sigarada ise ÖTV oranı 3.5 TL’den 4.25 TL’ye ulaştı. ÖTV artış oranı yüzde 21.43 olurken, pahalı sigaranın fiyatının 5.75 TL’den 6.75 TL’ye çıkması öngörülüyordu.
Bakkal amca üreticilerden erken davrandı
BAKKALLAR ve bayiler sigara üreticilerinden önce davrandı. Hükümetin sigaraya yaptığı vergi zammının ardından şirketler düne kadar yeni fiyatları açıklamazken, bazı bakkallar ve tekel bayileri zamlı fiyatları kendisi belirledi. Örneğin daha önce 5.5 liraya satılan kısa Marlboro 6.5 liradan sattı. Uzun Marlboro ve Parliament 6.75 liradan 7.5 liraya satılmaya başlandı. Fiyatları yükseltmeyen bazı bakkal ve bayiler ise “Sigara kalmadı” diyerek müşteriye satış yapmadı.
10 gündür sigara alamayan bayiler isyan bayrağı açtı
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, yeni yıl öncesi sigaraya zam yapılacağı söylentileri nedeniyle yaklaşık 10 gündür bayilere sigara verilmediğini belirterek, “Acilen Tütün Üst Kurulu harekete geçmeli ve zam spekülatörlerinden mutlaka hesap sormalıdır. Aksi halde TESK olarak birlik ve federasyonlarla işbirliği içinde bu konuda eylem kararı alacağız” açıklaması yaptı.
Hükümetin 31 Aralık’ta sigaradaki ÖTV oranlarını artırmasından sonra beklenen zamlar gelmeye başladı. İlk olarak Philsa, ürünlerinin fiyatlarını yüzde 15 ile 27.7 arasında değişen oranlarda artırdı. Zam sonrası 1 paket Marlboro’nun fiyatı 5.5 liradan 7 liraya yükseldi.
Hükümetin sigarada ÖTV oranlarını artırmasından sonra fiyatlara zam geldi. Dün ilk olarak Philsa, sigaraya zam yaptığını açıkladı. Şirket, perakende satış fiyatlarını yüzde 15-27.7 arasında değişen oranlarda artırdı. Buna göre Marlboro Uzun’un fiyatı 5.75 TL’den 7 TL’ye, Marlboro Kısa’nın fiyatı da 5.50 TL’den 7 TL’ye yükseldi. Böylece bir paket sigaraya 1.5 lira zam gelmiş oldu.
1 lira zam bekleniyordu
Sigaraya uygulanan asgari maktu ÖTV’ye 2009 yılının son gününde 3 kuruş zam geldi. Ucuz sigaralarda ÖTV oranı 2.05 TL’den 2.55 TL’ye yükseltilirken, ÖTV artış oranı yüzde 24.39 oldu. ÖTV artışından sonra 1 paket sigaraya 1 TL civarında zam gelmesi bekleniyordu. Ancak dün açıklanan zam oranı herkesi de yanıltmış oldu. Zamlar sonrasında ucuz sigaranın fiyatının 3.5 TL’den 4.25 TL’ye çıkması bekleniyordu. Pahalı sigarada ise ÖTV oranı 3.5 TL’den 4.25 TL’ye ulaştı. ÖTV artış oranı yüzde 21.43 olurken, pahalı sigaranın fiyatının 5.75 TL’den 6.75 TL’ye çıkması öngörülüyordu.
Bakkal amca üreticilerden erken davrandı
BAKKALLAR ve bayiler sigara üreticilerinden önce davrandı. Hükümetin sigaraya yaptığı vergi zammının ardından şirketler düne kadar yeni fiyatları açıklamazken, bazı bakkallar ve tekel bayileri zamlı fiyatları kendisi belirledi. Örneğin daha önce 5.5 liraya satılan kısa Marlboro 6.5 liradan sattı. Uzun Marlboro ve Parliament 6.75 liradan 7.5 liraya satılmaya başlandı. Fiyatları yükseltmeyen bazı bakkal ve bayiler ise “Sigara kalmadı” diyerek müşteriye satış yapmadı.
10 gündür sigara alamayan bayiler isyan bayrağı açtı
Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, yeni yıl öncesi sigaraya zam yapılacağı söylentileri nedeniyle yaklaşık 10 gündür bayilere sigara verilmediğini belirterek, “Acilen Tütün Üst Kurulu harekete geçmeli ve zam spekülatörlerinden mutlaka hesap sormalıdır. Aksi halde TESK olarak birlik ve federasyonlarla işbirliği içinde bu konuda eylem kararı alacağız” açıklaması yaptı.
